5 Nisan 2010 Pazartesi

Hain

Chomsky'nin yanında dururum, sırtını sıvazlarım ama çaktırmadan Foucault'ya göz kırparım.
http://www.youtube.com/watch?v=kawGakdNoT0&feature=PlayList&p=5897D56DD71EE506&playnext_from=PL&playnext=1&index=34

Şaşkının biri, Foucault'nun fikirlerini daha net açıkladığını, Chomsky'nin bocaladığını düşünüyordu. Tabii Foucault'nun dedikleri altyazı olarak geçtiği için anlaması daha kolay. Fakat sorun şu ki, eyleme geldiğinde hiçbirşey diyemiyor. Hata yapma ihtimalimiz var diyor. Kendi elini kolunu kendi bağlıyor.

Çok da güzel söylüyorlar, Chomsky'nin çılgın saçı, Foucault'nun keli... televizyona çıkmışlar. Yoksa yeni rak starlar bunlar mı?

4 Mart 2010 Perşembe

Kabus

Önce Orta Bahçede plakların kapaklarını elden ele dolaştırarak başladı. Sonra Fikrim'de biraz daha ticari bir hal aldı. Daha sonra Fikrim'de devam ederken Nefes'e geçti. Sonra Nefes'in cuma günü, sonra hem cuma hem cumartesi... Daha sonra hem Fikrim, hem Nefes, hem Eskiyeni'de haftanın birkaç günü Eski Kırkbeşlikler. Allah tamamına erdirirse tüm eğlence sektörünü kapsayacak bir hale gelecek. Kabus böyle başladı, dün gece rüyamda işi iyice büyütmüşlerdi. 19 Mayıs Stadyumunda Gadjo Romano ardından Eski Kırkbeşliklerle yılbaşı kutlaması! Karabasan misali.

Bir arkadaşım söylemişti; Türkiye'yi 50 yıl geriye götüren iki isim: Bir Tayyip Erdoğan, İki Alper Fidaner.

3 Mart 2010 Çarşamba

Sanatın ve Sanatçının Düşmanı

Birtakım sanatçı arkadaşlar sahneleyecekleri oyun için kostüm hazırlıyorlar. Oyuncu, yönetmen, dekoratör falan, hepsinden var birer ikişer. Oyunun adını hatırlamıyorum fakat sefil insanları oynayacaklarından kıyafetlere harap görünüm veriyorlar. Ellerine ne buldularsa (zımpara, taş, keser!!) alıp kıyafetlere girişiyorlar. Sonra keserle pantolon eskiten arkadaş, alışık olmadığından avcuna saplıyor keseri. Ortalık kan revan...

Zaten hastane yoluna çıkacaklar ama gitmeden önce birtakım akıllılar çıkıp yaraya tuz basalım diyorlar. Kimse de "dur yapma!" demiyor. Dikişlik yaraya tuzu basıyorlar. Ne biçim bağırdığı tasavvur sınırlarını zorlar. Hastanede 5 dakikada atacakları dikiş, yaradan tuzu temizlemek yüzünden 2 saati buluyor.

Daha dilindeki deyimlerden habersiz bu arkadaşlar ortaya tiyatro oyunu koyup millete birşeyler sunacaklar. Birşey anlatacaklar. Ama önemli değil. Böyle bir şart aranmıyor. Gerektiğinde eliyle keser tutabilme şartı hiç aranmıyor. Sanatta gerçeklik zaten uzun zamandır aranmıyor. Daha kötüsü, gerçeklikten ne kadar uzaksa, ne kadar soyut, ne kadar muğlaksa o kadar sanatsal.

2 Mart 2010 Salı

Verba Volant, Scripta Manent

Bunu yazıya övgü diye sağa sola yazıyorlar. Halbuki insanlar kalmayı değil uçmayı özlüyor.

Romalılar sömürgeciliğin, zulmün teorisini yapmaya başlıyorlar. Yunanların bıraktığı yerden alıyorlar desek de olur. Yazı kalır... fikrini değiştirsen de yazı kalır. Üstelik her dangalağın yazdığı yazı kalır. Yazı kalır bekler, sonra gelip götünü ısırır.

Lafı anlatamayacağın insanlara Kitap verirsin. Sırtına sopayı vurup önüne kitabı koyarsın. Çünkü o kadar eminsin ki mutlak doğruyu bulduğundan, tartışma kabul etmiyorsun. O Kitap okunacak!

Platon hocasına en büyük ihaneti ederek, onunla dalga geçerek aslında bütün öğretisine ters düşecek bir kurgu karakterine dönüştürdü. En büyük dersini almayı reddetti. Sokrates hatalı olma ihtimalini kabul ediyordu, Platon etmiyordu.

Tabi ki Titus da hatalı olabileceğini aklının ucundan geçirseydi, o kadar insanı kılıçtan geçiremezdi. Fakat çok ahenkli gibi görünen kibirli sözlerinin arasından farklı bir ışık sızıyor. Söz uçar... İnsanları oldukları yere çivilediniz, doğru yolu gösterdiniz, aksaklıklarını tamir ettiniz. Ama onlar hala uçmak istiyorlar. O da herhalde yakında düzeltilebilecek ufak bi arazdır.

Dipnot: Belki konuyla alakalı: Firefly, uzayda geçen vahşi batı alegorisi. (Jenerik de country müziği zaten herkes alegoriyi anlasın diye. Ben de hemen ayıktım olaya.) Oyuncular, özellikle başrol rezalet ama alt-metinler adamın aklını biryerlere götürüyor

Zenci Gırtlağı (örnekli konu açıklamalı)

Zenci reggaecide, hiphopçuda, beyazda olmayan birşeyler var. (hayır zenci gırtlağı değil, hayır Akon'dan bahsetmiyor bu yazı) Akıl-mantık yürütmeyen, belki sezgileriyle, anlamı aşan bir ahenk bulan birşey. Vudu'dan, Afrika'nın kabilelerinden kalan birşey. Beyazların bi kısmı bunu Jah inancından ibaret sanıyor. Özlemini çektikleri, kıskançlığını duydukları doğalıktan gelen o gücü yakalayabilmek için şeriatçı olup çıkıyorlar. Ama beyaz adam, en değerli varlığı olan pragmatik aklına sıkı sıkıya bağlı. O yüzden bu işi de hesap kitapla yapmaya çalışan, yitirmesi gereken aklına sıkı sıkı sarılan şaşkın, 'haile selassie burn babylon rastafaray' diyen papağan olup çıkıyor. Orda zion'u duyup atlayan Yahudi siyonisti reggaeci bile çıkmış aralarından.

Ha bu arada zenci denilmesine kızan 'siyahi' dememiz gerektiğini söyleyen adam da gördüm. Afro-anadolulu diyelim istersen? İstanbul'un Cnbc-e semtinde yaşıyorlar.

Örnekleri inceleyerek kuzu kılığındaki kurtları işaretleyin:
http://rapidshare.com/files/358191766/raga.zip.html

Long Beach Dub Allstars - Life Goes On
Israel Vibration - Wish You Were Here
Muniek - The City
Ava Leigh - Catch a Fire
Culcha Candela - Give Thanks
Buju Banton - Hills and Valleys
Dub Incorporation - Day After Day
Knowledge - Sentry
Selasee - Run
The Outernational Space Gypsy Consortium - Just Do It

Okumuştum ama hatırlamıyorum...

"Adorno'yu biliyor musun?" diyorum. "Tabii ki" diyor. "Hangi kitabını okumuştun?" diyorum, "hatırlamıyorum" diyor.

Bu arkadaş sirke katılmak isteyen beşeri öğrencisi. (sosyoloji, psikoloji, felsefe... hepsi sirki çok seviyorlar) Son sınıfa kadar neden geldin? Bu sosyoloji birikimin (4 yıllık yazar adı sayabilme, kitap adı hatırlayamama eğitimi) sirkte ne etkisini göreceksin bilmiyorum.

Uyan kızım, sirktesin.

31 Ocak 2010 Pazar

Deneme 1

Deneme biiiiiiiiiiir.